ancak kaderin cilvesi ki o gün bir fıkranın karakterlerinden biri olmam için bi teklif aldım. evime bir mektup geldi.
"sayın levent obviyıs
karakterinize uygun olarak bir fıkrada rol almanıza karar verildi. cuma günü ajansımızda saat 12:00 ile 12:02 arasında mülakat olacaktır. katılımlarınızı sabırsızlıkla bekliyoruz."
oraya vardığımda benimle birlikte bir alman, bir hindu ve bir japon olduğunu gördüm. içimden bu dörtlüden nası bir fıkra çıkabilir ki diye geçirdim. sonra mülakata sıra geldi. işte bi kaç soru sordular "daha önce başınızdan komik bişi geçti mi" gibilerinden, ben de net bi şekilde "hayır" dedim. mülakat bitti.
iki gün sonra seçildiğimi belirten bir mektup aldım. bir ormanda kalacakmışız. önce uçakla sonra bir otobüsle yolculuk yapacak bir restorantta yemek yiyip bir barda içki içecekmişiz. biz tüm bunları yaparken bizi takip edecek bir ekip bulunacak ve komik olayları not alıp halka sızdıracaklarmış. olay bu.
havaalanına gittiğimde bizi mülakata alan kadın heyecanlı bi şekilde karşıma çıktı. "bir alman ve bir japon gelemeyeceklerini söylediler" dedi. biz de bir hinduyla birbirimize baktık ve sorun yok dercesine kafa salladık 6-7 dakika.

sonuç itibariyle fıkraları sevmemekte ne kadar haklı olduğumu görünce içime bi depo dolusu bibuçuk litrelik şaşal su serpildi.
o hindu bendim
YanıtlaSil