2 Kasım 2011 Çarşamba

Pire Nine'nin Baş Döndürücü Hikayesi

"Tüm gün tansiyonum yüzünden başım dönmüştü. Geline "hastaneye gidelim" dedim. Beni kasabadan biraz uzakta olan hastaneye götürmeye üşendiğinden, tuzlu ayrandan radyoaktif gözlemeye kadar herşeyi denedi üzerimde. Bazen bir anlığına yok oluyormuşum ve ardından tekrar varoluyormuşum gibi hissediyordum. Küçülüyor ve büyüyordum sanki. Bunu anlatmak zordu gelinime. Ne diyecektim? "Gelin ben, üçlü koltukta otururken birden yok oluyormuşum gibi oluyor. Sonra tekrar var oluyormuşum gibi oluyor" Buna kim inanırdı. Ben de delirdiğimi düşünmesinler diye tansiyona bağladım meseleyi. Ne denediysek yaşadığım baş dönmesi geçirmiyordu.

Akşam üzeri oğlum işten geldi ve halime dayanamayarak beni doktora götürdü. Dahiliye Uzmanı Yolanda Xavier. Yolanda'nın ailesi Artvin'liydi. Bundan 4 sene önce "Işınsı" olan soyadlarını "Xavier" olarak değiştirmişler. Hasta koltuğuna oturdum.

- Teyze neyin var?
- Kızım, içimden bir ses küçülüp büyüdüğümü söylüyor.
- Gençleşmekten mi bahsediyorsun?
- Hayır. Küçülüp büyü...

Cümlemi bitiremeden yine o küçülme hissini yaşamıştım. Ama bu sefer bir doktor kontrolünde küçülmüştüm. Yolanda karşımdaydı. Ancak beni arıyordu. Ona seslendiysem de duyamadı beni. Ben dünyayı balık gözünden görüyormuşum gibiydi. Yolanda:

- Teyze? Teyze? Yok oldu!!!!! Teyzenin Oğluu gel buraya!
- N'oldu doktor?
- Anneniz yok old...

Yolanda cevabını veremeden geri büyümüştüm. Yolanda şaşkındı.

- Teyze sen görünmez olabiliyorsun!!
- Ciddi misin?

Ertesi gün yerel gazetelerde manşetlerdeydim. Görünmez Teyze olarak bir süper kahraman gibi anılıyordum. İnsanlar benden bir şey bekliyor gibiydiler. Bu durumdan rahatsız oluyordum. Çünkü görünmez olmak (ki ben hala görünmez olduğuma inanmıyorum. başka birşey var) rahatsız ediciydi. Bir çözümü olmalıydı. Oğlum bu rahatsızlığımı gidermek için Radyoloji Uzmanı arkadaşı Kayahan Nilüfer'e götürdü. Bay Nilüfer Radyoloji alanında çalışmalar yapıyordu. Beni görünce saygıyla önümde eğildi. "Siz bir dönüm noktası olabilirsiniz dünya tarihi için" dedi. "İnşallah" dedim.

Gün boyunca çeşitli testler yaptılar. Kan, idrar, ter, dışkı, ölü deri, tırnak, kepek, saç, kıl, yün, tartar... Vücudumda tiksinilebilecek ne varsa hepsini bir seri teste tabi tuttular. Ben hastane odasında yatarken Bay Nilüfer odaya girip. "Test sonuçlarınız belli oldu" dedi. "Hayırlısı" dedim.

- Teyzecim. Hatırlıyor musun? Bundan bi kaç ay önce bir patlama olmuştu metropolde.
- Evet.
- Sen de etkilenmişsin bu radyasyondan.
- Hadi bakalım. Nasıl etkilenmişim.
- Teyze sen görünmez olmuyormuşsun.
- Dedim ben sana.
- Sen radyoaktif bir pire tarafından ısırılmışsın. Pireye dönüşüyorsun.
- Pire mi?
- Evet. Ama bunu kontrol etmeyi başarabilirsin.


Eve döndük. "Doktorun tavsiyelerine uyacak mıydım? "Görünmez Teyze" olmak sorumluluk gerektiriyordu. Bu gücü nasıl kontrol edebilirdim? Dünyaya ne gibi faydam olabilirdi?" gibi soruların cevaplarını düşünürken birden telefon çaldı. "Biz ATV'den arıyoruz. Pire Nine ile görüşmek istiyorduk"

Bana Pire Nine demişlerdi. Pire Nine. Pire!

Artık dark side'deydım. Görünmez Teyze iyiydi de Pire Nine beni kötülüğün tarafına itti aniden.

Zamanla Pire Nine ismini benimsemeye başlamıştım. Torunlarıma üzerinde pire figürleri olan kazaklar örüyordum. Televizyonun üzerine koymak için pire figürlü danteller yapıyordum. İyiden iyiye alışmıştım Pire Nine'liğe. Evet dünyayı ele geçirecektim. Ancak önce insanlara durumumu anlatmalıydım.

Dünyayı ele geçirmeden önceki bir kaç ay sabah programlarına, ana haber bültenlerine, spor servislerine konuk olarak katıldım. Hep aynı soru geliyordu. "Görünmez olmak nasıl bir duygu?" "Arkadaşlar ben görünmez olmuyorum. Sadece gözle görülemeyecek kadar küçülüyorum. Bunu o küçük kafanıza sokun. Sizi gerizekalı ölümlüler"

To be continued...

15 Mart 2011 Salı

Kanımı kaynatan kaynatam


- Nasıl oldu olay bize anlatabilir misiniz?

- Tabii. Evlilik kurumunun ciddiyetini anlayabilmem için yedi yıl boyunca içinde bulunmam gerekti. Kurumsallık denen şeyin her bir ayrıntısını barındırdığını hissettim bu süre içerisinde. Geçirdiğimiz bu yedi yılın toplamda 42 saatinde gerçekten istediğimin bu olduğunu düşündüm. 42 saat.

Bir gün bir değişiklik yapmak maksadıyla eşimin İsviçre'deki ailesini ziyaret etmeye karar verdik. Karar almak kolaylaşmıştı. "Evet" demek her zaman her zaman her zaman işe yarıyordu.

Bu arada bir kaç kez (gerçekten toplamda 9 kez) denediğimiz halde çocuğumuz olmuyordu. Sorun sende mi? sorusuna -Evet. diyerek devam ettik.

Uçağımız İsviçre'ye indiğinde orada bizi neredeyse 5 senedir görmediğim yasal anne babam karşıladı. Kaynanam ve kaynatam.

Kaynanam: 63 yaşında eski bir koşucu olan kaynanam son 10 senesini kendi gibi sporcu olmak isteyen gençleri yetiştirmeye adamıştı. Fit bi kadındı. Heyecan verici parlaklıkta saçlara sahipti. Sporcu genlere sahip olduğundan sıkı kalçaları ve geniş omuzları vücudunun doğru noktalarına yerleşmişti. Makyaj yapmıyordu. Ve bu onu -nasıl olduğunu kavrayamasam da- daha genç gösteriyordu. Etrafına saçtığı ışıktan faydalanmak istiyordum.

Kaynatam: Eski bir dansçı. Muhteşem bir gülüşü ve inanılmaz bir espri anlayışı vardı. 66 yaşında olmasına rağmen sahip olmak isteyebileceğim türde bir vücuda sahipti. Sahip olmak isteyeceğim türde...

Zürih'e üç saat mesafedeki evlerinde geçirdiğimiz ilk gün birbirinden lezzetli etler yedik. Sonra da uçak yolculuğunun verdiği yorgunlukla uyuduk. Daha doğrusu uyumaya çalıştık.

Yatağıma uzandıktan sonra önce sağıma sonra soluma ve ardından tekrar sağıma döndüm. O zaman anladım ki kalkıp sıcak bir süt içmeliydim rahat bir uyku için. Doğruldum. Parmak uçlarımda yürüyerek mutfağa doğru yollandım. Buzdolabını açtım içinden sütü çıkardım bir anda omzumda bir el hissettim. Altıma sıçmıştım. Döndüğümde kaynatamın terli bir şekilde arkamda durduğunu farkettim. Elimdeki sütü tutup kenara koydu ve beni mutfak tezgahına itti. Elini saçlarımda gezdirmeye bir yandan da boynumu öpmeye çalışıyordu. O anda yedi yıllık evliliğimin sallandığını hissettim net bir şekilde. Kendimi geri çektim. Sütümü de içemedim. Eşimin yanına döndüğümde hala mışıl mışıl uyuyordu.

- Demek İsviçre'de tacize uğradınız kaynatanız tarafından. Olacak iş değil.

- Ondan davacıyım Esra Hanım. Beni taciz etti. Elledi beni. Okşadı.

- Kaynatanız?
- Evet. Eğer mümkünse Esra Hanım ekranlarından, eşime seslenmek istiyorum. "Bebeğim çok üzgünüm ama yedi yıl boyunca hiç olmadığı kadar kanımı kaynattı kaynatam. N'olur geri dön Adelheid".