28 Mart 2009 Cumartesi

CSI: Bayburt

zavallı orçun

o gün belki de yazın en sıcak günüydü. duran emmi ve orçun iki tane büyük baş hayvan almak için "nitro büyük baş alım satım şirketi"ne uğradılar. şehrin en büyük hayvan tüccarı olan lütfü herzog yıllardır hayvan ticareti yapıyordu ve bir hayvanı tek gözü kapalıyken bile tanırdı.


duran emmi ellerini çırparak, "senden adam olmaz lütfi herzog" dedi.
bay herzog, "duran emmi hoşgeldin, orçun otursana" diye buyur etti içeriye.

orçun başını ellerinin arasına alarak kendi çevresinde dönmeye başladı. takriben 2 metre ilerde bulunan tabüreye oturmaya çalıştı ancak başaramayınca,

"limonata var mı?" diye sordu.

bu soru duran emmi ve bay herzog arasındaki düşmanlığın simgesi gibiydi çünkü bundan elli yıl önce ikisi de limonata işine girmişlerdi ancak ordunun darbesinin ardından bay herzog bütün limon birikimini satıp büyük baş hayvan aldı. duran emmi ise limonların bir gün işe yarayacaklarını düşünerek onları ederlerinin yarı fiyatına sattı ve kuaför açtı. orçun da kuaförde çalışan elemanlardan biriydi.
kuaför 2 ay sonra kapandı ancak orçun, duran emmiyle ev arkadaşı oldu.












resimler: orçun'un saç modelleri


orçun, "duran emmi, işimiz ne zaman biter?" diye sorunca ensesine bi şaplak yedi.

"oğlum yeni geldik, bak bay herzog'la da iki lafın belini kıralım. hem daha iki tane manda alacağız. biraz sabırlı ol kanki" diye diretti duran emmi.

o anda içeri giren ulrike, bay herzog'un kör hizmetçisiydi. bay herzog onu ukrayna'da sörf yaparken saçlarından çekip kurtardı ve bir çanta içerisinde bayburt'a getirdi. o günden beri hiç konuşmadı ulrike. resim konusunda büyük bir yeteneğe sahipti. ancak kendisine kanvas alamadığı için yeteneklerini hayvanların vücuduna resmediyordu.

ulrike " uuu, a, si" gibi birşeyler söyledi.
bay herzog "çık dışarı, telefonlara da bakmaya çalışma bi daha lâl-gız" dedi. ulrike kendisine lâl denmesinden nefret ediyordu. lâl-gız denmesi ise onun çığrından çıkıp sinir krizleri eşliğinde dans etmesine sebep oluyordu. ulrike, "lâl-gız"ı duymasının ardından yavaş yavaş ritim tutarak kapıdan dışarı adımını attı ve sinir krizi geçirmeye başladı. akabinde bir düşme sesi geldi dışardan.

orçun" kıza bişey mi oldu aceba ben bir bakayım" deyince, bay herzog;
"kadim dostumla bir şey konuşturmadınız sizi hergeleler" diye iç geçirdi. ardından duran emmi elindeki şamdanı kaldırarak "imhotep" diye bağırdı. orçun arkasına bakmadan dışarı çıktı. duran emmi "madem öyle ben de bi tuvalete gideyim" diye arka kapıdan dışarı çıktı. odada yalnız kalan bay herzog ise masanın altındaki gizli bölmeden aşağı inmeden önce "ben bir duş alayım, belli ki terliyorum" diye ağlamaya başladı.

nerden geldiği belli olmayan üç el silah sesi duyuldu.

ulrika 15 senenin ardından ilk defa "hayııııııırrrr!!!!!!" diye bağırdı. orçun yerde cansız uzanmış yatıyordu. duran emmi ise ellerini kuruladığı mendili ile wayfarer güneş gözlüklerini temizliyerek orçunun kafasına oturdu. ve çok içten bir sesle "sevimli ev arkadaşımmmmmmmm" diye bağırdı. bay herzog ortalarda yoktu.

-siyah ekran-

duran emmi duvara yüzü dönük bir şekilde çömelmiş, donuk bir ifade takınıyordu. ulrika ise şimdiden "orçun'un ölümü" adını verdiği tablosunu ineklerden birinin üzerine resmetmeye başlamıştı. duran emmi bir anda doğruldu. ve ambara doğru koşmaya başladı. öküzcük hisleri ona bir problem olduğunu tembihliyordu. ambarda gördüğü şey oldukça ilginçti. bay herzog hulahop çeviriyordu. bu durum onu şüpheliler arasında ilk sıraya oturtuyordu.

duran emmi "orçun'u neden öldürdün katil!!!" diye gülümsedi.
"ne orçun öldü mü?!?!?!??! nası olur?" diyerek belindeki titanyum hulahop'u tek hamlede ikiye böldü.
"yalan söyleme deyyus. çocuğu o pis ellerinle ikiye bölmüşsün. hem de dikey olarak."

evet doğruydu. orçun hunharca, dikey olarak ikiye bölünmüştü. bay herzog bunu duyar duymaz kusmaya başladı. bir yandan da koyunlardan birinin kafasını 180 derece çevirerek gizli bir bölmenin açılmasını sağladı. duran emmi elindeki levreği bir samuray gibi sallıyordu. herşeye hazırdı.

"sakın yanlış bir hareket yapma lütfü! kafatasını çökertirim!" diye tehditler savurdu duran emmi.
bay herzog ise "sakin ol kadim dostum. burası benim gizli kameralarımın olduğu bölme."

duran emmi bir anda terlemeye başladı. bay herzog "ne o terlemeye başladın. orçunu sen öldürmüş olmayasın kadın dostum."
"saçmalama" dedi duran emmi "neden öldüreyim sevgili ev arkadaşımı?"
"bilinmez" diyerek sistemi açtı bay herzog. gördükleri şey dehşet vericiydi. dışarı çıktıktan 2 dakika 10 saniye sonra bay herzog, 2 dakika 15 saniye sonra ulrike ve 2 dakika 20 saniye sonra da duran emmi ateş ediyordu orçun'a. ancak onu dikey olarak ikiye bölen şey ise kendi hatasıydı.
rahatça görülen bir şekilde "vahşi koyunlar! yaklaşmayınız" yazısına dikkat etmeyip kurtulmak için vahşi koyunların arasına doğru sürünüyordu görüntülerde. tabii sonunda olanlar oluyor ve vahşi koyunlar onu ikiye bölüyorlardı. hem de dik olarak.


bu görüntüleri izledikten sonra bay herzog ve duran emmi el ele güneşe doğru yürüdüler. içlerinde en ufak bi vicdan azabı yoktu. çünkü orçun gerçekten dayanılmaz derecede kötü saç kesiyordu. ölmeyi çok önceden haketmişti.

------------------O-----------------

ulrike: hareket halindeki bir otobüste, yaşlı bir kadının cüzdanını çalıp otobüsün arkasına doğru koştu. ancak otobüste bulunanlardan dünya 8 metre engelli koşu rekortmeni wilfred austin tarafından yakalanarak bir çanta içinde kanadaya götürüldü. o günden beri konuşmuyor.

duran emmi: cezaevinde yazdığı "bir devrimin manifestosu" isimli yemek kitabıyla en çok satanlar listesinde 21 hafta boyunca 41. sırada kaldı.

lütfi herzog: olayın üzerinden bir ay geçmeden ikiz kardeşi olduğunu öğrendi. 4 ay sonra üçüzü olduğunu, 6 ay sonra ise yedizi olduğunu öğrendi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder